Efsaneye Göre:
Twisted Fate, İskambil Ustası“Kaybetmek imkânsızsa, oynadığım kumar değildir.”
Twisted
Fate; hem kumarda hem aşkta yakaladığı zaferlerle bilinen, dünyanın
büyük bir kısmını gezip dolaşmış, zenginlerle ahmakların hem
hayranlığını hem düşmanlığını kazanmış, iyisiyle kötüsüyle yaygın bir
şöhret edinmiş bir kumarbaz ve dolandırıcıdır. Twisted Fate’in mecazi
anlamda da, gerçek anlamda da, bir yerlere gizlediği son bir kozu daima
bulunur.
Twisted Fate, Yılankavi Nehri’nin göçebe halkının
arasında doğdu. Kartların sihrini de, herkesten nefret görmenin nasıl
bir şey olduğunu da çocukluğunun ilk yıllarından öğrendi. Halkına,
sattıkları egzotik mallar yüzünden tahammül ediliyordu. Öte yandan,
tuhaf gelenekleri dışlanmalarına neden oluyordu. Rengârenk nehir
yelkenlilerini demirledikleri kıyılarda, ancak kısa süreler için hoş
karşılanıyorlardı. Büyükleri dünyanın düzeni böyle kurulmuş diyorlardı;
ama haklarındaki önyargıya karşı mücadele etmemeleri küçük çocuğun
kanını kaynatıyordu.
Bir gece, tüm servetini nehir göçebelerinin
kumar çadırlarında bırakmış bir grup adam, çektikleri ucuz içkinin
verdiği cesaretle sopalarını kapıp intikam almak için geri döndü. Nehir
göçebelerini küfürlerle, döve döve teknelerine geri sürdüler. Sonunda
sıra, çocuğun ailesine geldi. Bu kadarı çocuğun canına tak etmişti;
adamlara kendi sopalarıyla karşı koyarak onları geri püskürttü.
Başarısından
gurur duyarak geri döndüğünde, halkının ona sırt çevirdiğini hayretle
gördü. Karşılık vermek nehrin töresine aykırıydı, cezası da belliydi:
sürgün. Dünyası başına yıkılan çocuk, halkının teknelerinin onu almadan,
geride yardımı dokunabilecek hiçbir şey bırakmadan yelken açıp
uzaklaşmasını çaresizce seyretti. Hayatında ilk defa, yapayalnız
kalmıştı.
Çocuk kasabadan kasabaya serseri gibi gezerek, gittiği
her yerin kumarhanelerini bulup, karnını doyuracak parayı iskambil
oynamadaki neredeyse doğaüstü yeteneğiyle kazanarak büyüyüp yetişkin bir
adam oldu. Mağrurların, zalimlerin, burnu büyüklerin ellerinden
paralarını alıyor olması da kadayıfın kaymağıydı. Rakibini
pirelendirmemek için mutlaka en azından bir iki el kazanmasına izin
verse de, sonunda varını yoğunu kaybedince çamura yatan kumarbazlardan
kendini savunmak için pek çok yöntem öğrenmek zorunda kaldı.
Bir
gün bir kumar masasında, Malcolm Graves adlı bir adamla tanıştı. O da
hayattan benzer silleler yediği için birbirlerine yakınlık duyup güç
birliği yaptılar. Yıllar boyu Valoran’ı talan ede ede gezdiler.
Giriştikleri her dolandırıcılıkta, her sahtekârlıkta, her soygunda
Twisted Fate kartlara istediğini yaptırmanın daha da tehlikeli yollarını
aradı.
Fakat bu arayışın sonu kötü bitti: Yaptıkları bir soygunda
talihleri yaver gitmedi. Graves diri olarak ele geçirildi; ama nehir
göçebesi kaçtı. O gece neler olduğu, sonradan başlarına neler geldiği
hâlâ bilinmez; kumarbaz da soranlara kesinlikle anlatmaz. O geceden
sonra, her şeye sıfırdan başlamak istediği için eski adını sulara kurban
edip yenisini takmıştır kendine: Twisted Fate.
O zamandan beri
Twisted Fate, gittiği her şehrin şık kumarhanelerinde ve aşağılık
batakhanelerinde talih oyunlarına oturur, her seferinde de hesaplanamaz
servetler kazanarak kalkar. Bu büyük serveti şık giysilerinden başka
neye harcadığını, neden bu kadar çok kazanmakla uğraştığını kimseler
bilmez. Defalarca büyük debdebeler, nümayişlerle tutuklanmıştır ama
Runeterra’da onu hapis tutabilen bir cezaevi henüz bulunamamıştır. Sabah
ışır ışımaz Twisted Fate’in ortadan kaybolduğu ortaya çıkar. Orada
bulunduğunun tek kanıtı olarak da arkasında alaylı bir kartvizit
bırakmış olur.
Bilgewater’da, Twisted Fate ile Graves sonunda
karşı karşıya geldi. Birbirlerinden çok çevrelerine zarar verdikleri
uzun bir kavgaya tutuşup, Gangplank’in elinde can vermekten kıl payı
kurtuldular. Sonunda aralarındaki anlaşmazlığı bir kenara bırakıp,
yeniden beraber çalışmaya karar verdiler.
İzinin sürülmesi
neredeyse imkânsız olan Twisted Fate’in; düşmanları onu kıstırdıklarına
inandığı anda gözleri önünde kırklara karışıp yok olduğu söylenir.
Şehirler dolusu insanı varından yoğundan etmiş bir kumarbaz için doğrusu
pek yararlı bir beceri.
Talih Sarayı’ndaki tüm gözler Twisted Fate’in üstündeydi. Kumarhanenin çok sayıdaki müşterisinin kendisini bakışlarında imrenmeyle, heyecanla ve garazla seyrettiğini hissediyordu. Son kartı çevirip, her şeyi kaybetmesini bekliyorlardı.
Böyle
talih evlerinin havasına hep açgözlülük sinmiş olurdu. Fakat Twisted
Fate bu gece bir de, ortak bir amacın gerilimini hissediyordu. Sanki
boynuna fark ettirmeden celladın ilmeğini geçirmişlerdi, şimdi de fark ettirmeden o ilmeği sıkıyorlardı.
Kartlar kaygıyla titreşiyor, tehlike uyarısı veriyordu. Peşindeki şeyin
ya da kişinin tuzağına düşmemek için artık masadan kalkması gerektiğinin farkındaydı ama karşısında oturan adamın ceplerini son meteliğine kadar boşaltma fırsatı da kaçıramayacağı kadar çekiciydi.
Servetini
köle madencilerin kırbaç yarası dolu sırtlarından kazanmış açgözlü bir
tüccar olan rakibine gülümsedi. Adam Freljord kürkünden ve elle işlenmiş
deriden yapılmış pahalı urbalar giyiyor, Bilgewater deniz nazarlıkları
takıyordu. Her bir parmağını; çoğu kişinin hayatı boyunca bir arada
görebileceği paradan çok daha fazlaya mal olmuş, kanlı altından yüzükler
süslüyordu. Tavana asılmış çini tütsülüklerden süzülen hoş kokulu
duman, ikisinin arasında korsan hazinesi gibi yığılmış olan paraların,
mücevherlerin ve tapuların üstüne çörekleniyordu.
Twisted Fate, tüccara doğru bir baş işareti yaptı.
“Sanırsam sıra sizin, Henmar Efendi.”
Henmar
“Sıramın farkındayım, nehir iti,” diye terslenirken, Twisted Fate
dövmeli parmaklarını kartların arkasında, sürekli aynı görünmez sarmalı
izleyerek gezdiriyordu. “O şatafatlı el hareketleriyle dikkatimi dağıtıp
bana yanlış bir karar verdirebileceğini de sanma sakın.”
Twisted
Fate “Dikkatinizi neden dağıtayım efendim,” dedi. Her hareketinden
abartısız bir kendine güven okunuyordu. “Bu çeşit alçakça hareketlere
tenezzül etmeyi şahsiyetime hakaret sayarım.”
“Öyle mi? O zaman neden sürekli sağı solu kolluyorsun?” dedi Henmar. “Bana bak, ben yedi düvelle pazarlık yapmış adamım. Köşeye sıkışmış insanı bir bakışta tanırım.”
Twisted
Fate sinsice gülümsedi. Kartları bir elinden öbürüne geçirip, geniş
kenarlı şapkasını sahne sanatçılarına yaraşır bir hareketle çıkardı.
“Gözünüzün
keskin olduğu aşikâr beyefendi,” diyerek, çevrelerinde toplanmış olan
kalabalığı gözden geçirdi. Her zamanki asalaklar; kazananın o an yanında
duranlara karşı cömert davranacağını uman birtakım
adam ve kadınlar vardı. Bu kalabalığın arasında gözüne iki kişi ilişince
elindeki kartlar titremeye başladı ve ağzına ekşi bir tat hücum etti.
Bu işaretleri ne zaman alsa, kısa sure içinde ortalığın çok fena karıştığını uzun süre önce öğrenmişti.
Oradaydılar. Gözbantlı
bir adamla, alev kızılı saçlı bir kadın. Silahlı oldukları neredeyse
kesindi, ne kadar kaypak olduğunu da belli ki biliyorlardı. Onları
tanıyor muydu? Herhalde tanımıyordu. Henmar için mi çalışıyorlardı, onun
mallarını mı koruyorlardı? Muhtemelen hayır. Henmar gibi bir adam,
yanında koruma getirse belli ederdi. O zaman ödül avcısıydılar. Twisted
Fate’in elindeki kartlar gitgide daha da çok telaşlanıyordu. Kartları
toplayıp masaya kapadı.
Henmar, herkesi kendinden aşağı gördüğünü belli eden sesiyle “Kaybettiğini şimdiden bildiğin yüzünden anlaşılıyor,” dedi.
Twisted
Fate, kartları yine eline alıp yelpaze şeklinde yaydı. Avcıların yavaş
yavaş yaklaşmasını gözlerken “O zaman gelin oyuna biraz tat katalım
beyefendi,” diye karşılık verdi. “Bahsi ikiye katlamaya var mısınız?”
“Senden o kadar para çıkar mı?” diye sordu Henmar şüpheyle.
Twisted
Fate, gözlerini tüccarın gözlerine dikip uzun pardösüsünün derin
cebinden ağır mı ağır bir para kesesi çıkararak “Pek tabii,” dedi. “Ya
sizden?”
Henmar dudaklarını yalayıp parmaklarını şaklattı. Arkasında duran uşak, tüccara
aynı ağırlıkta bir para kesesi uzattı. İçinden akan altınlar masanın
ortasına yığılınca, Talih Sarayı’nın müşterilerinden hayret sesleri
yükseldi. Bu masada birikenden daha az para uğruna koca savaşlar çıkmıştı.
“Önce sen aç,” dedi Henmar.
“Daima,” diye onaylayan Twisted Fate kartlarını açarken, ödül avcıları harekete geçti.
Gözü bantlı adam elindeki yakalama tasmasıyla ona doğru atıldı. Kadın adını haykırırken birbirinin eşi olan tabancalarını çekti.
Twisted Fate masanın altına bir tekme yapıştırdı. Masa üstündeki paraları,
kartları ve kâğıtları saçarak havda taklalar attı. Tabancalar kulakları
sağır eden gümbürtülerle ateşlendi, masada yumruk büyüklüğünde delikler
açıldı. Yakalama tasması çat edip kapandı; ama toz duman yatışıp çığlıklar sustuğunda, Twisted Fate ortada yoktu.
Suratı öfkeden karışan Henmar ayağa fırladı. Masanın kırık parçalarına bakınca yüzü kireç gibi oldu.
“Para nerede?” diye bağırdı. “PARAM nerede?”
Talih Sarayı’nın zeminine açık olarak düşmüş olan beş kart, hâlâ hafif hafif kımıldıyordu.
O eli kazanan beş kart, onlardı.
Kod:REP-TR-20-JT65THS53LKRTHVK
4 yorum:
oluyor dımı
kardeşim bu koddan bir adet daha gönderme ihtimlain var mı
abi yenileyin
abi yenileyin
Yorum Gönder